Polis, Asker, Jandarma Toplu İstifa Etse Ne Olurdu?

Hiç merak ettiniz mi her gün görev yapan kolluk kuvvetlerimiz topyekun istifa etse ne olurdu? Yazımızda bu durumda olabilecek muhtemel senaryolardan zaman sıralamasında,...

Polis, Asker, Jandarma Toplu İstifa Etse Ne Olurdu?
Hiç merak ettiniz mi her gün görev yapan kolluk kuvvetlerimiz topyekun istifa etse ne olurdu? Yazımızda bu durumda olabilecek muhtemel senaryolardan zaman sıralamasında, hikaye biçiminde bahsedeceğim. Kronolojik ve gerçekçi bir senaryoyla yazılmıştır. İlk gün Sabah gün daha yeni doğdu, çarşı mahallelerinde oturanlar silah sesleri ile uyanıyor. İnsanlar işe gitmeden önce camlara pencerelerden ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Kolluk kuvvetlerinin işi bıraktığı haberini erkenden alan bir kısım insan ellerinde pompalı tüfekler ve sopalar ile kuyumcuların, teknoloji mağazalarının ve marketlerin kapılarını kırmış, ne var ne yoksa götürmeye çalışıyor. Dükkanlarını korumaya çalışan esnaf ve yağmacılar arasında ufak nitelikte çatışmalar görülüyor. Herkes polisi aramaya çalışsa da kimse ulaşamıyor. İnsanlar işe nasıl gideceklerini öğrenmek için işyerlerini arıyor, işverenler durum çözülene kadar iş yapamayacaklarını ve dolayısıyla ücret ödemeyeceklerini belirtiyor. Memurlara devlet tarafından hiçbir açıklama yapılmıyor. Çocuklar, anneler, babalar herkes evde TV kanallarını açarak ne olup ne bittiğini anlamaya çalışıyor. Tehlikeye rağmen haberciler öğle vakitlerinde kolluk kuvvetlerinin ortalıkta olmadığını, ülke genelinde anarşik düzenin hüküm sürdüğünü TV kanallarına aktarıyor. İnsanlar bankamatikten bütün paralarını çekmek için birbiriyle yarışıyor. Geceye doğru hemen hemen hiç kimse uyumuyor. İkinci gün Kaos hızla yayılıyor, İnsanlar evde olmayan aile fertlerini nasıl kurtaracaklarını düşünüyor. Ailelerden kimse dışarı çıkamıyor. İnsanlar sokaktaki yağmacıların kim olduğunu, neden kolluk kuvvetlerinin ortada olmadığını anlamaya çalışıyor. İnsanlar gıda almak için yüksek paralar teklif edecek duruma geliyor. Otobüs seferlerine ülke tarihinde olan en yoğun ilgi var fakat birçok sefer güvenlik ve yakıt sorunlarından yapılamıyor. Başında görevli bulunmayan petrol istasyonları yağmalanıyor, yakıtlar vatandaşlar tarafından araçlara, bidonlara ve yakıt tanklarına boşaltılıyor. PKK Terör örgütü sosyal medya hesaplarından Türkiye’nin durumu hakkında kutlama gösterileri paylaşılıyor. Üçüncü gün Elektrik direkleri, elektrik telleri, belediyeye ait elektrik trafoları zarar görüyor. Kablolar ve tesisat çalınıyor. Ülke genelinde elektrik ve internet kesintileri yaşanıyor. Evde bekleyen insanlar son derece gergin bir şekilde evde bulunan gıdalarını kontrol ediyor, radyodan haberleri takip etmeye çalışıyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve çeşitli dışişleri bakanlıklarından Türkiye hakkında endişeli oldukları, bir süre otorite sağlanamaması durumunda müdahale edecekleri açıklamaları geliyor. Marketlerin, teknoloji dükkanlarının, araç mağazalarının ve çeşitli yerlerin bir kısmı yağmalansa da içeri de ürünlerin bir kısmı hala duruyor. Yağma olayı azalan gıda stoklarından dolayı vatandaşa mantıklı gelmeye başlıyor. Geceye doğru birçok yabancı firmanın ülke içerisinde üretiminin durdurulduğu, dışarıdan ihracatın imkansızlaştığı ve nihai olarak Türkiye pazarından süresiz olarak çekildiği haberleri radyolardan dinleniyor. Bazı Suriye, Irak , Afgan mülteciler geldikleri sınıra tekrar gidebilmek için araçlar ile yola koyuluyor. Ekmek başta olmak üzere birçok gıda artık ülkede bulunmuyor. Dördüncü gün Gece vakti ülke tamamen karanlığa bürünüyor. Sınır şehirlerinde bulunan bazı insanlar aileleriyle birlikte araçlarına binerek, alabildikleri tüm değerli eşya ve gıdalar ile birlikte komşu ülkelerin sınır kapılarına dayansa da kapılar açılmıyor. Normal vatandaşlar sınırda beklemeye devam ederken zengin kimseler hava yoluyla ülkeyi terk etmek için komşu ülkelerden izin istiyor, bir kısmına izin veriliyor. Apar topar ülkeden ayrılıyorlar. Ülke içlerinde ikamet eden insanlar marketlere gitmek için cesaretlerini toplayarak teker teker aşağı iniyor. Evlerinde bulunduranlar yanlarında beylik tabancası ve tüfekler ile gelirken, sahip olmayanlar her ihtimale karşı bıçak ve delici aletler ile marketler ve gıda depolarının yolunu tutuyor. Yer yer silah sesleri altında insanlar bir yerlere koşuşturuyor. Bazı insanlar yaralansa da evlere poşetle erzak ulaştırıyor. Kalabalık bir grup birkaç saat durumu kontrol altına almak ve halkı sakinleştirmeye çalışmak için sokaklarda toplansa da tehlikeden dolayı dağılmak zorunda kalıyor. Petrollerde yakıt tamamen bitiyor. Artık pencerelerde gözüken manzara yerde yatan ve toplanamayan cesetlerden, kaza yapmış araçlardan ve tehlikeli insanlardan ibaret olmaya başlıyor. Halk umutlu bir şekilde devlet yönetiminin tekrar otoriteyi ele alacağı ve kolluk kuvvetlerinin göreve döneceği vakti bekliyor. Beşinci gün Elektrik ve internet kesintilerine ek olarak telefon aramaları da yapılamıyor. Telekomünikasyon firmaları elektrik kesintileri ve altyapılarının zarar görmesinden dolayı hizmet veremiyor. Kimse kimseden radyo kanalları haricinde haber alamaz hale geliyor. Bazı mahalleler, siteler ve binalarda gruplaşmalar başlıyor. İnsanlar tek başına olmak yerine grup halinde hareket etmenin daha faydalı olacağını düşünerek birlikte hareket etmek istiyor. Ermenistan, Yunanistan ve çeşitli komşu devletlerin Türkiye’ye müdahale hazırlıklarının sürdüğü radyolardan duyuluyor. Ülke kaos ve anarşinin etkisinde iç savaşa doğru hızla sürükleniyor. Soğuk bölgelerde donarak ölümler başlıyor. Bazı bölgelerde kontrol altına alınamayan yangınlar meydana geliyor. PKK Güneydoğu’da şehre inerek özerklik ilan ediyor. Altıncı gün Marketlerin, gıda depolarının, kuyumcuların, eczanelerin tamamı yağmalandı. Yerlerde sürüklenmiş paketler ve kutular var, raflar tamamen boşalmış durumda. İnsanlar gruplar haricinde sokaklara çıkamıyor, yakıt depolayabilen bazı gruplar konvoylar halinde sokaklarda dolaşarak gövde gösterisi yapıyor. İntihar vakaları had safhaya ulaşıyor. Yunanistan uyarılarılarına rağmen sınırı terk etmeyen sivillere Yunanistan tarafından ateş açılıyor, yüzlerce sivil ölüyor. Bir önceki gün başlayan yangınlar yerleşim yerlerine sıçrayarak binlerce insanı kargaşanın ortasında evsiz bırakıyor. Yedinci gün Yabancı basında Türk lirasının sadece bir haftada dünyanın en değersiz 10 para birimi arasına girdiği yazıyor. Halk arasında para yerine eski usul takas yöntemleri kullanılmaya başlıyor. Gıda karşılığında silah ve yakıt ticareti göze çarpıyor. Otoyollarda seyreden araçlara pusular kuruluyor, tuzaklara yakalanan araçlar gasp ediliyor. Tecavüz olayları had safhaya ulaşıyor. Bazı grupların üye sayıları oldukça büyüyor, grup başları seçiliyor ve bölgede tanınır hale geliyor. Gıda stokları tükenen ailelerde toplu intiharlar başlıyor. Sekizinci Gün İstanbul’da köprülere bazı gruplar tarafından alıkonuyor, grup başları köprünün artık kendilerinin olduğunu söyleyerek geçişler için ücret olarak erzak talep ediyor. Açlıktan ve susuzluktan ölümler artıyor. Birleşmiş Milletler barış gücü kısa bir süre sonra Türkiye’ye müdahale edileceğini net bir şekilde açıklıyor. Sokaklar kaldırılamayan insan cesetlerinden dolayı ağır bir kokuya teslim oluyor, insanlar lağım farelerinin lağımlardan dışarı çıktıklarına şahit oluyor. Merkezi bir otoritenin asker ve polisiyle yönetimi devralacağına dair umutları hızla tükeniyor. Yeterli yakıtı bulunan gruplar erzak toplamak için köyleri yağmalamak üzere yola koyuluyor. Dokuzuncu Gün Kadınlar grupla da olsa hiçbir şekilde sokağa çıkamaz hale geliyor. İnsanlar arasında katledilen ailelerden geriye kalan kızların erzak karşılığında satıldığı söylentileri dolaşıyor. İnsanların artık kendi akrabalarına bile güvenleri kalmıyor. Herkes bir kabusta olduğunu düşünüyor fakat uyanamıyor. Doktorlar haricinde meslek olarak insanların birbirinden hiçbir farkı kalmıyor. Kaos ortamında hayatını kaybeden insan sayısı 100’ bini geçiyor. Bazı aşiret ve cemaat liderleri bulundukları şehrin yönetimi devraldıklarını, artık o şehir için kendilerinden başka bir güç tanımadıklarını ilan ediyor. Birçok köy PKK ve yağma grupları tarafından ateşe veriliyor. Kadınlara tecavüz edilerek kaçırılıyor, gıda stokları çalınıyor. Duruma karşı çıkan kimseler köy meydanında infaz ediliyor. Onuncu Gün Birleşmiş Milletler barış gücü, Yunan Kuvvetleri ile birlikte Trakya üzerinden Türkiye’ye müdahale etmeye başlıyor, halk ile aralarında yer yer çatışmalar yaşanıyor. Birleşmiş Milletlerin ülke yönetimini Yunanistan’a devredebileceği Avrupa medyasında yer alıyor. Yunan askerleri halkı katlederek Ankara’ya doğru ilerlese de uluslararası basında Yunan askerlerinin halka erzak dağıttığı görseller paylaşılıyor. Günlerdir duş alamayan, kıyafetlerini yıkamayan, temiz su ve gıdaya erişimi son derece kısıtlı olan insanların görüntüsü korkunç bir hale bürünüyor. Doktor gözetiminde olması, düzenli ilaç kullanması gereken hastaların büyük bir kısmı ölüyor. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların %95’i kesiliyor, ülekede tarım ve hayvancılık bitme noktasına geliyor. Sokaklarda yaşayan hayvanların açlıktan insan cesetlerini yemeye çalıştığı görülüyor. Ülkede iç savaş net olarak başlıyor, Sokaklarda kasalarına tüfekler monte edilmiş pick-up’ların dolaşması yabancı medyaya yansıyor…